![]() |
||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Kelebekler İnsan Sağlığı için zararlı değildir.Ancak Rahatsızlık verdiğ taktirde kimyasal mücadele yolu ile yok edilebilirler. Ordo (Takım): Lepidoptera (Pul kanatlılar = Kelebekler) Kınkanatlılardan (Coleoptera) sonra en kalabalık takımdır. Kanatlar üzerinde, yassılaşarak içine pigment birikmiş olan keratin yapılardan pullar oluşmuştur. Kanatların dışında, gövde ve bacaklar da tamamen pullarla kaplıdır.
Bacaklar koşucu-yürüyücü, ağız ise emici tiptedir. Ağız parçalarından "galea" adı verilen kısmın uzamasıyla hortum yapısı meydana gelmiştir. Besinler, tat alma organları yardımıyla seçilir. Antenler genellikle tüy şeklindedir (Bipektinat), ancak farklı anten tipleri de görülür. Holometabol canlılardır. Larvalar tırtıl şeklindedir. Pupa hallerine "krizalit" adı verilir.
İpek ve mum bezleri bulunur. Koku bezleri veya pulcukları da, özellikle üreme döneminde karşı cinsi cezbetmekte görevlidir. özellikle dişilerde bulunan bu yapılardan, "feromon" adı verilen çekici kokular salgılanır. 1. Subordo (Alt takım): Homoneura
2. Subordo (Alt takım): Heteroneura
Bu tür böceklerle mücadelede profesyonel firmaya müracaat etmek ,hem zaman kaybını, hemde daha ekonomik olarak sorundan kurtulmanızı sağlar.
Erişkin tahtakurusu oval, yassı, çok ayaklı 2 - 5mm boyunda, pas kırmızısı rengindedir. Ezilince pis kokar ve kan çıkar. Erginleri hiç beslenmeden 550 gün yaşayabilirler. Kümeler halinde 200 civarında yumurtayı yapıştırarak çatlaklara bırakırlar evlerde insanın yaşadığı yatak odaları, çekyat, dolap içleri, karyola yatak kenarları, duvar delikleri ve tahta aksam ayrıkları ile yatakhaneler gibi yerlere yuvalanırlar insanları ısırıp ağırlığının 5 –6 katı kan emerler, emdiği yer şişer ve çiban gibi kızarır. Özellikle geceleri aktiftir, insana uykuda hemen hücum eder, evden eve eşya ile yayılır. Pasteurella pestis, allerjik reaksiyonlar M.Leprae, Bacillus anthracis, B.Recurrentin gibi bir çok hastalığı bulaştırırlar.
Ferdi mücadele çok zordur. Başarılı olmaz, profesyonel uygulayıcı için kolaydır. Barındığı ve ürediği yerler dikkatle ilaçlanırsa kolayca yok edilir. Karyolaya, çekyata, dolaplara, duvarlara, koltuklara komple kalıcı etkili ilaçı yeterli dozda atmak gerekir. kısmi ve ferdi mücadele başarılı olmaz .Kalıcı(Reziduel),Yuvasından çıkarıcı(Flash auth),Buharlaşan Koku çıkarıcı (Fumigasyon) etkili ilaçlarla mücadele edilir.Ergin yumurta bırakmış olması durumunda, yumurtadan çıkanlar için 20.nci günden sonra ilaçlama tekrarlanmalıdır.
3 mm boylarında küçük ve oval böceklerdir.Önce kurtcuk olarak yaşar,sonra Kelebek şekline dönüşerek yumutlar, Bunlar insanlara zarar vermez ama kişisel eşyalara, giysilere zarar verirler. Güveler hayvan kılından yapılmış her türlü eşya üzerine yerleşirler ve yerler. (Kaşmir, yünlü, ipekli giysiler gibi)
Yaygın ortamlarda kontrolü için kesinlikle profesyonel bir uygulamaya başvurmak ve ayrıca ayrıca korunmak için şahsi önlemler almak gerekir.
GÜVELERİN UZMANLIK KONUSU: SES ÜSTÜ DALGALAR Bir hayvanın hayatta kalabilmesi için düşmanını ya da avını fark edebilmesi en acil ihtiyacıdır. Bazı güve türleri bu konuda büyük bir avantaja sahiptirler. Çünkü en büyük düşmanlarının yani yarasaların avlanırken kullandıkları yüksek frekanslı sesleri duyabilirler. Tufts Üniversitesi'nden birkaç öğrenci ve bilim adamı, gece güvelerinin merkezi sinir sistemini incelemişlerdir. Amaç güvenin merkezi sinir sistemini kulağa bağlayan algıların düzeninin şifres_dogadaki_muhendislikini çözmek ve güvenin yarasadan nasıl kurtulduğunu bulmaktır. Araştırmalar sonucunda kulaklarındaki özel sistem sayesinde güvelerin, yarasanın avlanma sistemini deldikleri anlaşılmıştır. Yarasa ile ilgili haberler, güvenin kulağından merkezi sinir sistemine sadece iki lif aracılığıyla gönderilir. Basit bir yapıya sahip izlenimi veren bu sistem aslında güvenin ses üstü dalgaları algılamasını sağlayacak kadar mükemmel bir tasarıma sahiptir. Düşmanın Savaş Planını Ele Geçirme Böcekçil yarasalar gece karanlığında uçarken, bir seri yüksek frekanslı çığlık atarlar. Böylece yankıların kaynağının yönünü ve uzaklığını belirleyerek avlarını bulmayı başarırlar. Bu radar o kadar hassastır ki yarasaların sivrisinekten bile küçük böcekleri bulup yakalamasını sağlar. Yarasa çok başarılı bir avcıdır, ancak bazı gece uçan güve türleri -Noctuidae, Geometridae ve Arctiidae ailesinin üyeleri- yarasaların ses üstü çığlıklarını duyabilen kulaklara sahiptir. Bu kulaklar güvelerin kanatlarının altında bulunur ve "erken uyarı sistemi" gibi çalışırlar. Bu sayede yarasaya av olmaktan kurtulurlar. Bir yarasanın yaklaştığını duyduklarında, güveler, her zamanki uçuşlarından farklı olarak keskin dalışlar ya da karışık halkalar yaparlar. Kimi zaman da azami hızla yarasanın gönderdiği yüksek frekanslı sesin tam ters yönünde uçarlar. New York City Üniversitesi'nden Asher E. Treat, yarasaların gelişine göre farklı yönde hareket eden güvelerin yaşama şanslarının diğerlerine göre oldukça yüksek olduğunu gözlemlemiştir. Güvenin kulağı, bizim hiç duyamadığımız, 3.200 metreden daha uzaktaki ses üstü yarasa çığlıklarını yakalayabilir. Bunun yanında, yarasa çığlıklarını da içine alan saniyede 10 kilocycle'dan 100 kilocycle'ın üzerine kadar frekansları fark edebilir. En büyük yetenekleri ise atışlı sesleri -yani sessizliklerle bölünen kısa ses patlamalarını- fark etmeleri ve ses çarpmalarının yükseklikleri arasındaki farkı ayırt etmeleridir. Bunlar güve ile yarasanın savaşında güve için büyük avantajlardır. Savaşan iki ülkeden birinin diğerinin savaş planını ele geçirmesi elbette ki çok önemlidir. Onların kullanacakları silahların özelliklerinden haberdar olunması, düşmanın nasıl bir taktik kullanarak saldıracağı, zaferi kolaylaştıracak bilgilerdir. Güvelerin yarasalara karşı kazandıkları zafer de, güvelerin yarasaların tüm saldırı taktiklerinden haberdar olması sayesinde gerçekleşmektedir. Bu durum elbette ki güvelerin yaratılışlarındaki kusursuz tasarımın bir sonucudur. Güve yarasanın sesini algılarken birçok alternatifin gerçekleşme ihtimali vardır. Ancak bunların içinde güvenin tam olarak işine yarayacak olan gerçekleşir ve güve yarasadan kurtulur. Bu ihtimalleri inceleyerek güvenin başardığı işin önemini vurgulayalım: Güvenin ses algılama menzili yarasanınkinden daha kısa olsaydı, güvenin kulakları onu yarasadan koruyamayacaktı. Böyle bir durumda güve yarasayı fark edip önünden kaçmaya çalışsa bile, yarasa onu keşfedecek ve daha hızlı uçtuğu için de eninde sonunda güveyi yakalayacaktı. Başka bir ihtimal olarak güve çok yakındaki bir yarasayı uzakta gibi algılayabilirdi ya da yarasanın gönderdiği sesin yönünü ters anlayarak kaçmak yerine yarasaya doğru da uçabilirdi… Ancak bu sayısız ihtimaller içinde güveler en doğru olanını gerçekleştirirler ve yarasaya av olmaktan kurtulurlar. Güvelerdeki Mükemmel İşitme Sistemi Scientific American dergisinde yayınlanan makalelerden yararlanılarak hazırlanan Animal Engineering adlı kitapta anlatılanlar, güvelerin vücudunda kusursuz kompleks bir sistemin var olduğunu ortaya koymaktadır: Güvenin kulakları göğsünün arka kısmının yan taraflarında bulunur. Kulak, esas olarak böceğin göğüs ve karnını ayıran dar bir geçide yerleştirilmiştir. Kulaklar dışarıdan bakan biri için küçük birer oyuk gibi gözükebilir. Bu oyukların her birinin içinde şeffaf bir kulak zarı vardır. İlerleyen satırlarda detaylı olarak görüleceği gibi güvenin kulağındaki bütün detaylar daha iyi duymasını ve yarasanın çığlığını analiz etmesini sağlayacak niteliktedir. Geçidin orta kulak olarak adlandırılan kısmında yer alan zarın hemen arkasında bir hava kesesi bulunur. Güvenin işitme sisteminin parçalarını içeren ince bir sıra doku da hava kesesini boydan boya geçerek kulak zarının ortasından iskelet desteğine kadar uzanır. Bu sıra üzerinde A hücres_dogadaki_muhendisliki olarak adlandırılan iki işitme hücres_dogadaki_muhendisliki yer alır. Bu iki hücreye bitişik olan ve B hücres_dogadaki_muhendisliki olarak adlandırılan, sesle doğrudan ilişkili olmayan üçüncü bir hücre de mevcuttur. Her A hücres_dogadaki_muhendisliki, bir ucu dışarı yani kulak zarına doğru, diğer ucu da içeri yani iskelet desteğine doğru uzanan birer sinir lifi gönderir. Güvenin algıladığı yüksek frekanslı seslerle ilgili tüm bilgiler A1 ve A2 olarak adlandırılan bu iki A lifinin üzerinden merkezi sinir sistemine iletilir. Her iki A lifi de büyük B hücres_dogadaki_muhendislikinin çok yakınından geçer. B hücres_dogadaki_muhendislikinin de bir sinir lifi vardır ve kısa bir mesafe sonra üç lif olarak birleşir. Birleşen üç lif, orta kulak siniri olarak güvenin merkezi sinir sisteminin içine doğru devam eder. Sinir liflerindeki elektriksel sinyaller 1 voltun binde 1-2'si kadardır. Güvenin A liflerindeki sinyaller, duyu hücrelerinden merkezi sinir sistemine saniyenin binde ikisinden daha kısa bir sürede ulaşırlar. Bu sinirler, yarasaların yaydığı ses dalgalarını algılayabilecek kapasitededirler. Ayrıca bu dalgalar arasındaki değişimleri ve dalgaların büyüklüklerini tespit etme konusunda son derece hassastırlar. Güve, liflerdeki tüm bu özellikler sayesinde, uzaktaki bir yarasanın uzun ve zayıf çığlığını, öldürmek üzere yaklaşan bir yarasanın şiddetli çığlığından ayırabilir. Güveler Bu Ayrımı Nasıl Yapabilmektedirler? Bilim adamları konuyla ilgili olarak mikroskobik elektrik akımlarını tespit eden bir aletle (osiloskop) ölçümler yapmışlardır. Bir güvenin kulağı yarasanın çığlığı tarafından uyarıldığı zaman osiloskopta A hücres_dogadaki_muhendislikinin derhal faaliyete geçtiğine dair sivri yükseltiler belirir. Uyarı şiddetlendikçe sinirdeki elektrik sinyallerinde de değişimler görülür. İlk önce, sinyallerin büyüklükleri artar, ikinci olarak sinyallerin arasındaki zaman aralığı azalır. Üçüncü olarak önce A1 lifinin kaydında beliren yükseltiler iki lifin birden kaydında görülürler. (A1 lifi, ses algılama konusunda A2 lifinden daha duyarlıdır.) Dördüncü olarak da, uyarının şiddeti ne kadar büyükse, A hücres_dogadaki_muhendisliki de o kadar hızlı şekilde bir yükselti meydana getirir. Bu bilgileri değerlendiren bilim adamlarını yeni sorular beklemektedir. Artan şiddetli bir uyarı karşısında güvenin işitme tepkisiyle ilgili hangi değişiklik, güvenin davranışını belirlemektedir? Bilim adamları "güvenin bakış açısı" olarak nitelendirdikleri tahmin yöntemini kullanarak şu sonuçlara varmışlardır: Güvenin birinci çeşit bilgilere -yani A yükseltilerinin sayısına- göre hareket etmesi onu ölümcül bir yanlış yapmaya yöneltebilir. Örneğin güve uzaktaki bir yarasanın uzun ve zayıf çığlığını, kendisini öldürmek üzere yaklaşan bir yarasanın şiddetli çığlığıyla karıştırabilir. Böyle bir hata ancak güve, yarasanın çığlığının yüksekliğini belirlemek için ikinci bilgiyi -sivri yükseltilerin arasındaki aralıkları- kullanırsa önlenebilir. Üçüncü tip bilgi -A2 lifinin faaliyeti- ¨erken ikaz¨ mesajını, ¨üstüne almak¨ mesajı haline getirmek işine yarayabilir. Dördüncü tip bilgi -bir sivri yükseltinin meydana gelmesi için gereken zaman- dolaşan yarasanın yerini belirlemesi için gerekli olan bilgiyi güveye sağlayabilir. Örneğin, eğer ses güvenin sol kulağında sağdan daha yüksekse, o zaman A yükseltileri, merkezi sinir sisteminin sol tarafına sağ tarafından bir milisaniyenin küçük bir bölümü kadar daha çabuk bir zamanda ulaşacaktır. Bunlar güvenin yarasa ile ilgili kararı verirken hangi ihtimalleri ve ne gibi bir sistemi kullandığı ile ilgili tahminlerdir. Bir de güvenin net olarak gözlemlenebilen davranışları vardır. Eğer güvenin algıladığı ses zayıfsa ve karşı yönden geliyorsa güve hemen ters yöne dönerek uçar. Çünkü sesin zayıf olması yarasanın henüz güveyi tespit etmediğini dolayısıyla da peşine düşmediğini göstermektedir. Çünkü yarasalar avlarını tespit edip saldırırken artan bir sıklıkta ses dalgaları yollarlar. Zayıf dalgaları algılayan güve yön değiştirerek yarasayı arkasına alıp oradan uzaklaşır. Eğer güvenin algıladığı sinyaller yoğunsa güve ya yere doğru ani bir dalış yapar, ya da havada keskin dönüşler içeren bir dizi manevra gerçekleştirir. Tüm bunların amacı yarasanın elinden kurtulmaktır. Güvenin Destek Sistemleri Güvenin iki kulağa sahip olması ona ses kaynağının yönünü tayin imkanı da verir. Eğer yarasa güvenin solunda ise sağdan gelen ses dalgaları, soldakine oranla saniyenin binde biri kadar bir gecikmeyle algılanır. İki kulak arasındaki bu algılama farkı, güvenin ses kaynağının yerini belirlemesi için yeterlidir. Güvenin kulaklarındaki şaşırtıcı özellikler şüphesiz bunlarla sınırlı değildir. Bazı güvelerin kulakları zarımsı yapıdan oluşmuş bir kapağa sahiptir. Bu kapak tıpkı bizim kulak kepçemiz gibi işlev görür. Ses toplayarak duyma kapasitesinin güçlendirilmesine katkıda bulunur.
Bütün bunların yanı sıra bazı güveler sadece ultrasonik sesleri algılamakla kalmaz böyle sesleri yayabilirler de. Bu güveler yarasayı algıladıklarında kaçmaktan ziyade ultrasonik sesler yayarlar. Ancak bu şaşırtıcı bir durumdur. Çünkü yarasalar ultrasonik sesleri algılamakta tam anlamıyla ustadırlar. Bu durumda güvenin bu hareketinin intiharla eş anlamlı olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak yarasalar bu tip güvelerle karşılaştıklarında sanılanın aksine hızla oradan uzaklaşmayı tercih ederler. Bilim adamları bu davranışın iki temele dayanabileceğini düşünüyorlar: 1- Güvenin çıkardığı ses yarasanın algılama sistemini bozmaktadır. 2- Ses yayan güveler yarasaların sevmediği bir tada sahiptir. Yarasa bu sesi algıladığında tatsız bir av ile karşılaştığını düşünmektedir. Buraya kadar verilen bilgilere göz atıldığında güvelerin hem davranışlarında çok açık bir şuur görülmekte hem de vücutlarındaki kusursuz tasarım dikkat çekmektedir. Güvenin ses üstü dalgaları algılaması, bunları yorumlayabilmesi, karşı dalgalar gönderebilmesi ayrı ayrı tasarımlar gerektiren özelliklerdir. Güvenin yarasanın sesini duyabilmesi, karmaşık bir dizi işlem sayesinde mümkün olabilmektedir. Bu işlemlerden birini, örneğin A1 lifi ile A2 lifi arasındaki algılama farkını ortadan kaldırırsanız güve, yarasa çığlıkları arasındaki farkı hissedemez. Veya kulak zarının yapısı bozulduğunda, güve artık hiçbir şey duyamaz. Güvenin yarasanın seslerini algılaması da tek başına bir şey ifade etmez. Böceğin hayatta kalabilmesi için düşmanın varlığına tepki verecek bir sinir sisteminin de olması şarttır. Bu sinir sisteminde, belirli kasları harekete geçirerek kaçışı sağlayan tepkimeler bir düzen içerisinde gerçekleşmelidir. Sinir sisteminin, belli bir düzendeki veriyi yani yarasanın çığlıklarını, güvenin kaçış hareketine çeviren sistem, bir "karmaşık sistem"dir.
Boy: Küçük, uzun, üçgen gövdeli, 1,5 – 2,5 cm Gümüşcünler mantar küfleri ve organik maddelerle beslenirler. Doğal ürünlere, kağıda ve kitap ciltlerine zarar verirler. Yarık ve çatlaklar ile tavan arası ara bölmelere uygulama yapılması popülasyonlarının azaltılmasında önemlidir. Bu haşere türü, profesyonel hizmet alındığında bile tamamen yok edilmesi en zor olan türdür. Yarık ve çatlaklarda yaşarlar. Tavan arası, bodrum ve ara bölmeler gibi küf olabilecek yerlerde fazla sayıda bulunurlar. Sıcak bölgelerde dış alanda da yaşarlar. İç alanlarda ise mutfak, banyo ve odalarda görülürler. Özellikle rutubetli olup küf yapabilen yapılarda mücadele edilmeleri çok zordur. Çatı aralarının tamamen uygulamaya tabi tutulmasının zorluğu, gümüşçünlerin alt yüzeylerde (tabanlarda) barınması ve fasikül aralarında gizlenmesi mücadelede olumsuz etkenlerdir. Devamlı gümüşçün problemi olan yerlerde uygulama yapılması gereken alanlar şunlardır:
Boy: 2,0 - 2,5 cm. Yabanarılarının binlercesi tek koloni halinde yaşarlar. İlkbaharın başında tek bir kraliçeden başlayan koloni ilk birkaç ay çok küçüktür. Yaz aylarına gelindiğinde, problem yaratacak nüfusa gelirler. Yuvaları bozulduğunda çok saldırgan olurlar ve çok acı vererek sokarlar. Bir kez soktuğunda ölen balarılarından farklı olarak, yabanarıları birçok kez sokabilirler. Leşle beslenen haşereler olduklarından, ağaçlık alanlarda veya arazilerde faydaları vardır. Ancak evlere yakın veya ev içlerinde bulunan koloniler, oraya yaşayanlar için tehdit oluştururlar. Böyle bir durum fark edildiğinde, koloniler muhakkak elimine edilmelidir. Bu arılarlar mücadelenin tehlikeli olması nedeniyle Otaş gibi profesyonel bir firmadan hizmet alınması doğrudur. Yuvalarını toprakta, örneğin eski kemirgen yuvalarının içinde veya benzer deliklerde yapmayı tercih ederler. Yabanarısı sokmalarına karşı alınabilecek önlemler şunlardır:
Sularda ve nemli çayırlarda yaşayan, değişik ebat ve şekillerde çok değişik türleri vardır. Kabuklu bir türdür. Gezdikleri yerlere sıvılarını bulaştırır. Bitkileri yiyerek yaşamları sürdürürler. Küçük türleri çoğu kez bahçelerde süs bitkilerini sararak kurumasınasebebiyet verirler. "İnsan barsaklarında yaşayan ve halk arasında barsak kurtları adı verilen ve çok çeşidi olan bu canlıların bazılarına ara konakçılık yaparak insanlara yayılmasında rol oynarlar." Bahçe ve çimenlik alanlarda özel yem şeklinde hazırlanmış ilaçları atmak sureti ile kolayca mücadele etmek mümkündür.
0.5-1 cm boyunda siyah gri renktedirler. Çöp ve gübre gibi nemli organik madde bulunan yerlere 100-150 tanesi yığın halinde yumurtalarını bırakır. Çıkan larvalar organik maddelerle beslenir ve sıcak havada ortalama 7-8 günde sinek olarak uçar. Çok çabuk ürerler. Her türlü gıda ve çöp artıklarıyla beslenirler ve ortalama 3 km uçarak çevrede insanların yaşadığı her yeri istila ederler ve vucutlarında çok çeşitli hastalık mikropları taşıdığı için her dolaştığı şeye mikrobu bulaştırırlar. Zira her 5 dakikada bir gezdiği yerlere dışkı bırakırlar. "Kolera, Diare, Dizanteri, Hepatit, Çocuk Felci, Gıda zehirlenmeleri, Selmonellosis, Verem gibi hastalıkları bulaştırır."
Çöp ve gübreleri muntazam kaldırmak ve bunların üzerine üremeyi önlemek için larvasit atmak. Uçan haşerelerin eve girmesini önleyici pasif tedbirler almak (tel sineklik, cızz türü sinek yakalayan cihaz,yapışkan bantlar,feromen salgılayan ilaçlar ve yapışkan levhalar vs. gibi) Genelde Kent Belediye hizmetleri vasıtasıyla sürekli mücadele yapılmalıdır,Ferdi olarak sadece yaşadığınız bölgede geçici çözümler yapılabilir.Profesyonel sevise başvurup üreme yerleri ve uçkun mücadelesi için yardım almak gerekir. Ayrıca sineğin çok girdiği kapalı alana kalıcı etkili uygulama yapılarak 25-30 gün süreyle gelen sineklerin devamlı ölerek yoğunluğunu çok düşürmek de mümkündür. Detaylı bilgiler Kentsel haşere mücadelesi sayfalarımızda anlatılmıştır.
3. Soğuk sisleme(ULV) :Bu mücadele sinek ve sivrisineğin uçkun hale gelmesinden sonra uygulanır.Uygulamalarda mazot yerine su ve ilaç karışımı karışımı insektisit kullanıldığı için tercih edilen etkili bir yöntemdir.Uygulamalar rüzgarsız havada karasinek için sabah erken saatlerde ve akşam geç saatlerde yapılır.Bu saatler zararlının en çok uçuş aktivitesini gösterdiği saatlerdir.
Boy: 5 mm. (yeni kan emmiş dişi 1,2 cm) kırmızı kahverenginde yassı, oval bir parazittir. Kan emerek büyürler.keneler köpek dışında hayvanlarla insanlara da yapışıp kan emerler. Dışarıda keneler çimenlerde, çalılıklarda ve hayvan barınma yerlerinde bulunurlar ve buradan geçen hayvanlara yapışırlar. Hayvanlar vasıtası ile evlerin içine kadar gelirler. Ev içinde bir dişi çatlağa, yarığa yumurta bırakırsa bir kene hafta içerisinde yüzlercesi oluşur Başta köpekler olmak üzere birçok diğer hayvan ve insan üzerinde yaşarlar. Köpeklerde, yetişkinleri kulak ve ayaklarda yaşarken, daha ufaklara sırt bölgesinde rastlanır. Doğada bitki ve otların üzerinde durup, oradan geçecek bir hayvanın üzerine atlarlar. Herhangi bir hayvan üzerinde girdikleri evlerde hızla çoğalırlar ve üzerinde beslenecek hayvan bulamazlarsa insanlara musallat olabilirler. Hiçbir şey yemeden sekiz aya kadar yaşayabilirler. İnsanlarda etkili çeşitli hastalıklar ve bakteriler taşıdıklarından, mücadele edilmeleri önem arz etmektedir. Köpek ve diğer hayvanların bulunduğu, bitki örtüsü yoğun olan yerlerde yaşarlar. Üzerinde bulundukları hayvanın kanıyla beslendikten sonra, oradan ayrılarak kapı pencere kenarları ve süpürgeliklerde barınırlar. Kenelerin evin içinde ve dışında kontrolü zahmetlidir. Mücadelenin tekrarlanması gerekebilir. Bunun için profesyonel bir servise ihtiyaç duyulur.kısmi ve ferdi mücadele başarılı olmaz .İç ve dış alanda kenelerle mücadele oldukça zordur. Ancak birkaç uygulamadan sonra elimine edilebilirler. Kedi köpek türü ev hayvanlarının veteriner kontrolünden geçirilmesi gerekir. İnsanlarda ısırılma problemiyle karşılaşıldığında Hastahaneye Müracaaat edilmesi,mevcut mekanın ilaçlanması için profesyonel bir firmadan hizmet alınması gereklidir.
Boy: Genellikle 5cm veya daha küçük. Islak bitkiler, yaprak döküntüleri gibi yerlerde buldukları ölü organik maddelerle beslenirler. Kırkayakların her vücut segmentinde iki çift ayakları olmasına karşılık, çıyanların bir çift ayakları olması bu iki türün ayırt edilmesini sağlar. Dış alanlarda çok görülmelerine rağmen, iç alanlarda kırkayağa pek rastlanmaz çünkü rutubetsiz ortamda kısa sürede ölürler. Koşullar uygun olduğunda ve yeterli gıda olduğunda, kırkayaklar binlerce sayıya ulaşabilirler. Ortam koşulları değiştiğinde veya nüfusları çok arttığında, birlikte göç etmeleriyle tanınırlar. Bina içerisinde; bodrumda, katlarda ve evlerin balkonlarında, bina dışarısında; rutubetli yerlerde, yaprak altı ve gübrelik yerlerde yaşarlar.Dış alanda yaprak döküntüsü, peyzaj alanları, çimenlikler, zemindeki çeşitli malzemelerin altında; iç alanda garajların ve bodrumların rutubetli bölgelerinde yaşarlar. Barındığı ve ürediği yerler tesbit edilip, ilaçlamak suretiyle yok ediler. Binanın yakınındaki potansiyel üreme alanlarını ve sığınaklarını en aza indirmek; bitki ve yığınları binadan uzak tutmak; girişlerini önlemek yapının dış alanındaki çatlak ve delikleri kapatmak gereklidir.
Boy: 2,5 - 4,0 cm Eşekarıları bir yıl süreyle yaşayan koloniler kurarlar. Kışı geçirmiş olan kraliçe, ilkbaharla birlikte uygun bir yuva bulur, içine küçük bir petek kurar ve ilk larvayı oluşturur. Bu larva yetişkin bir işçi arıya dönüştüğünde, yuvanın büyütülmesi ve yiyecek bulunmasıyla uğraşırlar. Yuvalarının içini ve peteği, ağaç ve kabuk parçacıklarından yaparlar. Kolonileri tehdit edilirse saldırgan olurlar. Yaz sonunda birkaç yüz işçi arıdan oluşan nüfusa varırlar. Sonbahara doğru koloni kraliçeler üretir ve bunlar kışı geçirmek üzere farklı yerlere uçarlar. Genelde ağaçlarda ve çalılarda, havai kağıt yuvalar kurarlar. Ancak özellikle bu tür arılar, tavan arası, baca, dış duvarlar gibi mekanlarda da yuva kurmayı severler. Yalnızca deneyimli profesyoneller aracılığıyla mücadele edilmesi doğrudur. Soktuklarında çok etkili olduklarında, özel koruyucu elbiseler giyilmesi gerekmektedir.
Anofel ve Küleks olmak üzere iki ana gruba ayrılır ve birçok türleri vardır. Temiz,sıcak, serin, kirli her türlü su birikintilerinde ürerler, Yumurtalarını su birikintilerine tek tek ve grup halinde bırakırlar. Larva ve Pupa (kurtçuk) döneminden sonra uygun ısıda 8-9 günde ergin sinek haline gelir. Dişileri yumurtlamak için canlı kanı emmek zorundadır. Bu sebeple insanları çok rahatsız ederler. Nemli ve loş ortamlarda barınırlar. Geceleri faaliyet gösterirler. Erkekleri meyve ve bitki özsuyu ile beslenirler. En az 3 km uçarak ürediği yerin çok geniş mesafelerine kadar yayılırlar ve canlıların yaşadığı ortamda yoğunlaşırlar. Durgun su birikintilerini yok etmek. Her türlü birikinti suya, kanala, foseptiğe, havuza ve göle belli periyotlarla larvasit (larva öldüren ve üremeyi durduran) atmak en etkili ve en ekonomik yöntemdir. Uçkun mücadelesinde ise Termal Fog, ULV, Soğuk sisleme veya rezidüel (kalıcı) uygulama metotlar ortama göre uygun ekipmanlarla yapılır. Geniş alanlarda iyi bir araştırma ve planlama yapmak gerekir. Bu sebeple bu konuda tecrübeli, profesyonel uygulayıcı gerekir. 3. Soguk sisleme(ULV) :Bu mücadele sinek ve sivrisineğin uçkun hale gelmesinden sonra uygulanır.Uygulamalarda mazot yerine su ve ilaç karışımı karışımı insektisit kullanıldığı için tercih edilen etkili bir yöntemdir.Uygulamalar rüzgarsız havada karasinek için sabah erken saatlerde ve akşam geç saatlerde yapılır.Bu saatler zararlının en çok uçuş aktivitesini gösterdiği saatlerdir.
Çok küçük sarı renkte 2-5 mm boyunda dış parazittir. memelilerin ve insanların vücudunda kanlarını günde 2-3 kez emerek yaşarlar. Erişkinler uzun süre gıdasız yaşayabilir. Baş, vücut ve kasık biti şeklinde çeşidi vardır. Saç ve çamaşırlara yumurtasını (sirkesini) kuvvetlice yapıştırır. Kasık biti kasık arasında deri içine girip yerleşir.Yaşanılan ortamdaki eşya ve kişinin şahsi eşyası ile de yayılırlar. Ev içi ve okul gibi toplu yaşama alanları da kolay bit yayılma yerleridir. Kış ve temizliğin yetersiz olduğu ortamlarda sıkça görülür. Bireyin ve yaşadığı ortamın hijyenine önem verilmelidir.
Gri renkte ve çok kısa ayakları vardır. Dokunulduğunda kıvrılarak top şeklini aldığı için halk arasında tesbih böceği olarak adlandırılır. Rutubetli ve sebze artığı olan her türlü yerde yaşar, mahzen ve bodrum gibi yerleri severler. Saksı bitkilerine zarar verirler
Uyuz böceği insanın derisi içine girerek tüneller halinde (2 mm-3 cm uzunlukta) yerleşip üreyen, devamlı deride tünel açan, kabarcıklar, delikler ve yaralar meydana getiren bir parazittir. Kıl diplerinde iltihaplı dermatit de yaparlar. Böcek yassı, oval, kitinle örtülü ve kirli sarı renklidir. Kısa, kalın ve kıllı bacakları vardır. 0.4 mm boyunda ve 0.3 mm enindedir. Deri altına yumurtlayarak ürer. Yumurtlamadan iki hafta sonra hastalığın başlaması vücutta genellikle parmak araları, bilek ve dirseklerin iç kısmı, koltukaltı, karın ile bacakları sarması ile olur. Deride kazdığı tünellerin üzerinde içi su ve parazit dolu kabarcıklar oluşur. Özellikle geceleri artan şiddetli allerjik kaşıntılar olur. Buna uyuz hastalığı denir. Uyuz insanlardan el sıkma ile, kullandığı eşyalar ve bir arada yaşama ile bulaşır. Özellikle okul, yurt, kışla gibi toplu yaşam yerleri en kolay bulaşma ortamıdır. Bilgisiz ve fakir ortamda daha çok görülür.
Eğer uyuz teşhisi konmuş ise Çıkan giysiler ve kullanılan eşyalar kaynatılır, yıkanır ve sıcak ütü yapılır.İyi bir vücut temizliği ardından Doktor tavsiyesi ile verilen böcek öldüren ilaçlar tarife göre tekrarlanarak vücuda sürülür. Vücut ilaçlı bırakılır. Üzerindeki çamaşırlar değiştirilir. Bu işlemi evdeki hasta olan da olmayan da yapmalıdır. Yaşanan mekanın komple ilaçlanması gerekir.
İnsan hayvan ve bitki gibi canlıların yaşadığı ortamda canlı artık ve döküntüleriyle beslenen, gözle görülemeyen başı, gövdesi, bacakları ve de birçok türü olan canlılardır. Özellikle tozlu bakımsız evlerde tavuk, güvercin ve farelerde, bazen suda ve otluk alanlarda çok yaşarlar. "Allerjik reaksiyonlara neden olurlar, özellikle astımı ve allerjisi olanlar dikkat etmelidir." Ev içinin ve eşyaların ilaçlanması, evde tozların sık sık alınması ve evin dikkatli temizlenmesi gibi tedbirler alınmalıdır.
( Akar Family Dermanyssidae Bird Mite) Boy: Topluiğne başından ufak Kuşları ve bazı hayvanları istila eden birçok türde akar bulunmaktadır. Ancak sayıca fazla olan birçok türünün parazit özelliği olmayıp, ağaçlarda, bitkilerde veya toprakta yaşarlar. Tanımlanmaları çok zor olup, türüne göre istila kaynağını belirlemede gereklidir. Genellikle kuşların üzerinde veya yuvalarında görülürler. Kuşların yerleşik olduğu iç alanlarda (depo, çatı, baca) ise, parazit olarak yaşayacakları yeni bir canlı arayışıyla birçok alana yayılabilirler. Bir binada akar tespit edildiğinde, kaynağın tespiti için profesyonel hizmet alınması en doğru yöntemdir. Kuş akarı olduğunda tüm kuş ve yuvaların elimine edilmesi ve uygulama yapılması şarttır. Bunun yanı sıra, duvarlardaki boşluklara da uygulama yapılması gerekebilir.
Küçük vücudu sık kıllarla örtülü, donuk sarı renkli, 1,5 - 3 mm boyunda sineklerdir. Doğada hayvan barınaklarında, mağaralarda, evlerdeki loş yerlerde yaşar ve geceleri insanlardan, hayvanlardan kan emerler. Yumurtalarını bitkisel ve yaş atıkların üzerine bırakırlar.Şark çibanı, humma gibi hastalıkların yayılmasında rol oynar.Tatarcık humması, akut, hafif seyirli, enfekte kişide sınırlı bir gelişimi olan ve tatarcık sineği ısırmasıyla bulaşan virüs etkenli bir hastalıktır. İnsanlar dışında bu virüslerin hastalığa neden olduğu başka bir canlı türüne rastlanmamıştır. Orta Doğuda tarla farelerinin ara konakçı olduğu düşünülmektedir. Akdenize kıyısı olan ülkelerde, Balkanlarda, Afrika nın doğu kesimlerinde, Rusya ve Orta Asya ülkelerinde, İran, Irak, Pakistan, Hindistan, Panama, Brezilya ve Trinidad adalarında görülür. Panama ve Brezilya daki olgular genellikle salgın şeklinde değildir ve daha çok ormanla ilişkisi olan insanlarda rastlanmaktadır. Görevli veya turist olarak Kıbrısa gidenlerde sık olarak görülür. Halk arasında Tavuk Hastalığı olarak da bilinir. Tatarcık hummasının Phlebotomus papatasii ile bulaşan bir virüs hastalığı olduğu 1909 da bildirilmiştir. Tatarcık hummasının etkeni Arbovirüs ailesinden olan bunyavirüs grubundan bir RNA virüsüdür. Tatarcık humması 20 - 45 kuzey enlem dereceleri arasındaki endemik bölgelerde ve vektör phlebotomusların bulunduğu ülkelerde görülür. Tatarcık Sinekleri (Flebotom) :Tatarcık sinekleri; tropikal bölgelerde yıl boyunca hastalık bulaştırabilirlerken, daha soğuk iklimlerde sadece sıcak aylarda etkilidirler. Orta Doğu ve Orta Asyada hastalık sıcak ve kurak aylarda (yaz veya sonbahar ayları) gözlenir ve insanlara enfekte tatarcık sineklerinin (phlebotomus papatasii) ısırmasıyla bulaşır. Tatarcık sinekleri; sadece bir kaç milimetre boyunda olan sinekçiklerdir. Sadece dişi tatarcıklar insanları ısırır. Isırılan kişi eğer allerjik bir yapıya sahip değilse ısırılan yerde ağrı hissetmez ve lokal irritasyon görülmez; ısırılanların sadece % 1 lik kesimi ısırıldığının farkına varmaktadır. Tatarcık sineği geceleri beslenir, gündüzleri karanlık yerlerde bulunur (duvar çatlakları, mağaralar, evler ve ağaç kovukları). Yumurtlama kan emdikten bir kaç gün sonra olur. Yumurtaların kanatlı tatarcıklar haline gelmesi için yaklaşık 5 haftalık bir süre gereklidir. Yetişkin bir tatarcık sineği sıcak ortamda bir kaç hafta yaşar. Flebotomların hastalardan kan emerek virüs almaları, hastalık belirtilerinin başlamasından iki gün evvel ile hastalık belirtilerinin kaybolmasından 24 saat sonrası arasında olur. Bu süre dışında hastalardan kan emen dişi flebotomlar enfekte olmazlar. Tatarcıklar kan emdikten 6 - 10 gün sonra bulaştırıcı olurlar ve ömürleri boyunca bulaştırıcı kalırlar. Virüs, yumurta ile bir nesilden diğerine geçer. Bu sinekler zemine yakın yerlerde bulunduğundan ve 3-4 m. yüksekliğe uçamadıklarından büyük binalarda hastalık daha çok alt katta oturanlar arasında görülmektedir. Uçuş menzilleri 100 metreyi geçmez. Gündüz dinlenir, gece uçarlar. Dişi tatarcıklar yumurtalarını kaya diplerine, ağaç kovuklarına, organik maddelerden zengin nemli ve gevşek topraklara bırakırlar. Doğada tatarcık yumurtalarını, larva ve pupalarını bulmak çok güçtür. Deri içi veya ven yoluyla aşılanan insanların %5 kadarı infeksiyona tutulmamakta, % 50 - 75 inde ise hastalık belirtileri ortaya çıkmamaktadır. Belirtiler :Tatarcık sineğinin ısırdığı insanlarda, ısırığın olduğu yerdeki deride kaşıntılı kabarıklıklar oluşur ve 5 gün kadar devam eder. 3 - 6 günlük bir inkübasyon dönemini takiben hastalık aniden ortaya çıkar. Ateşin ortaya çıkışından 24 saat önceki ve 24 saat sonraki periyotta kandan virüs elde edilebilir. Hastalık genel olarak birdenbire, titreme veya ürpermelerle ateşin yükselmesi şeklinde başlar, bazı hallerde önceden kırıklık, başdönmesi, bacak ve karında anormal hisler olabilir. Başlangıçta veya daha sonra baş ağrısı, gözlerde yanma, göz arkasında göz hareketleriyle ortaya çıkan ağrılar, ensede ve sırtta sertlik, oynaklarda ve taraflarda ağrılar, tat alma duyusunda değişiklikler, iştahsızlık, bulantı, kusma, kabızlık veya sürgün, boğazda ağrı, burun kanaması, baş dönmesi olabilir. Damakta küçük veziküller görülebilir ve maküler veya ürtikeryal döküntüler gelişebilir. Ateş, 39 - 40 oC ye kadar yükselebilir. Genellikle ateş 2 - 4 gün kadar sürer (3 gün ateşi) ve bol terleme ile düşer; ancak ateş, 1 - 9 gün de sürebilir. Bazen ateş düştükten sonra kısa süren bir yükselme de görülebilir. Nabız yavaşlar. Tatarcık hummasında yüz ve boyun kızarmıştır. Gözde konjuktivadaki kanlanma ucu korneaya varan bir üçgen şeklinde dikkati çeker, fotofobi ve gözde yaşarma olabilir. Ağızda yumuşak damakta ve yutağın arka cidarında kanlanma olabilir. 2 - 12 hafta içerisinde hastaların % 15 inde ikinci bir atak gelişmektedir. Nadiren splenımegali gelişir, lenfadenopati gözlenmez. Ateşin ilk günü kanda lökosit sayısı normaldir, lenfositler azalabilir ve nötrofillerin sola sapması ile gençlerin çoğalması görülebilir. Ikinci veya üçüncü günler kanda lökopeni polinukleoz yerleşir. Hastalığın sonunda veya iyileşme sırasında lökopeni belirgindir. Diğer arbovirüs enfeksiyonlarında olduğu gibi tatarcık humması da aseptik menenjitle ilişkili olabilir. Hastalık kendiliğinden iyi olur, ölüm bilinmemektedir. İyileşme sırasında ateş ve belirtiler depreşebilir, geçici depresyonlar görülebilir. Laboratuvar :Beyaz küre sayısındaki değişiklikler hastalıktaki tek pozitif laboratuvar bulgusudur. Düzeldikten 5 - 8 gün sonra lökositlerdeki değişiklikler tamamen normale döner. Tanı genellikle klinik bulgular ve bölgesel bilgiler ışığında konur. Serumda antikor titresinde artış saptanabilir. Bağışıklık :Bağışıklık tipe özgüdür ve bu bağışıklık en az iki yıl devam eder. Hastalığın endemik olduğu bölgelerde virüsün 20 kadar alt tipi vardır fakat bunlardan yalnızca 5 i hastalık yapıcıdır. Endemik bölgelerde hastalık çocukluk çağında geçirilir ve bir bağışıklık meydana gelir. Bu bölgelere gelen bağışıklığı olmayan yabancılar mesela askerler ve turistler sıklıkla bu hastalığa yakalanırlar. Tedavi ve Korunma :Hastalık ilerleyici değildir ve özel bir tedavi gerektirmez. Şikayetlerin tedavisi, yatak istirahati, uygun sıvı verilmesi ve aspirin ile analjezi önerilebilir. Hastalar, tatarcık geçirmeyen bir cibinlik içinde yatmalıdırlar. Insektisitlerle tatarcıklara karşı savaş çok etkilidir. Şark çibanı, humma gibi hastalıkların yayılmasında rol oynar. İnsektler arasında mücadelesi güç olanlardan birisi de tatarcıktır. yoğun olan bölgelerde geceleri ilaçlama yapılmalı ve yaşanılan mekanların çevresine kalıcı insektisid atılmalıdır.Ev içine, hayvan barınaklarına ve diğer barınma alanlarına kalıcı püskürtme yaparak mücadele edilir.
3. Soguk sisleme(ULV) :Bu mücadele sinek ,sivrisinek ve Tatarcığın uçkun hale gelmesinden sonra uygulanır.Uygulamalarda mazot yerine su ve ilaç karışımı karışımı insektisit kullanıldığı için tercih edilen etkili bir yöntemdir.Uygulamalar rüzgarsız havada karasinek için sabah erken saatlerde ve akşam geç saatlerde yapılır.Bu saatler zararlının en çok uçuş aktivitesini gösterdiği saatlerdir.
Yaşantısı ve görünüşü ile kısmen karıncalara benzeyen bu türün ismi "termit"tir. Termitler karıncalara benzer canlılar olsa da aslında onlardan çok farklı özelliklere ve yeteneklere sahiplerdir. Termit hakkında bir kitap ise kimileri için şaşırtıcı olabilir. Küçük bir böcek hakkında anlatılacak çok fazla konu olmadığını düşünenler çıkabilir. Ancak bu düşüncenin termitlerin özelliklerini okuduğunuzda yanlış olduğunu göreceksiniz. Çünkü termit diyerek geçip gidilen, hakkında fazla bir şey bilinmeyen bu canlı, aslında insana çok farklı bir düşünce ufku açabilecek özelliklerle donatılmıştır. İşte bu yüzden bu site de, termitlerin gizli dünyası incelenmiş, fiziksel özellikleri, yaşadıkları mükemmel sosyal sistem detaylarıyla diğer sayfalarımızda anlatılmıştır.
Yürüyüş rotalarını izleyip yuvaları bulunmalı ve burada tedbir alınmalıdır. Piyasadaki hazır pestisitler ve yemler kullanılabilir fakat popülasyon tam olarak hedef alınmadığı için başarı şansı azdır.ferdi mücadele hem zaman hemde ekonomik kayba neden olur. Profesyonel uygulayıcıya başvurulmalıdır. Boy: 2-4 mm. Siyah kahverenkli, 2 - 4 mm boyunda katlı yapılı altı bacaklı olup vücudunda ve bacaklarında kılları bulunur. Sıçrayan yapıdadır, dikey 20 cm, yatay 40 cm zıplarlar. Hayvan, insan, toz ve kuş piresi şeklinde türleri vardır. Çok çabuk popülasyon yaratır, haftada 2,000 yavruya ulaşabilir.yumurtalarını toz, toprak içine ve zeminlere dağınık vaziyette bırakır. Uygun ısıda 8 –10 günde evrimleşerek pire olur, ısı yeterli değilse 80–90 güne kadar uzar. Yumurtlamak için kan emerler bu sebeple canlıya ve insana hemen anında hücum ederler canlı üstüne çıktığı için evlere kolay taşınır, geceleri uyutmaz ısırır, ciltte noktacıklar halinde ısırık izleri çamaşırda kahverengi pisliğinin lekeleri gözlemlenebilir. En çok hayvanların dinlenme alanlarında görülür ve ürerler. Tifüs ve Veba hastalığı bulaştırırlar. Dişi pire günde 18 yumurta bırakabilir. Bir köpek üzerindeki 20 pire, günde 360 yani haftada 2000 yumurta bırakabilirler. Uygulama yapıldıktan sonra hiç görülmemeleri iki hafta alır. Bunu nedeni, pupa pirelerin kimyasallardan etkilenmemeleri ve ancak kozalarından çıktıktan sonra ölmeleridir. Uygulama sonrası vakum yapılması, yetişkin pireleri kozalarından çıkmaya zorladığından dolayı bu süreci hızlandırmaktadır. Ürediği ortamı tespit edip ilaçlamak, kedi ve köpek gibi hayvanları da ilaçlayıp temizlemek gerekir. İlaçlar pupa döneminde etkili olmadığı için ilaçlamadan sonra 15 gün kadar ara sıra pire görülmesi doğaldır. Daha sonra onlarda kaybolur, bazen tekrar ilaçlama gerekebilir.kısmi ve ferdi mücadele başarılı olmaz . Dört basamaklı ve her biri Otaş gibi profesyonel bir firma tarafından gerçekleştirilmesi daha doğru olacak bir uygulama yöntemi ile mücadele edilir:
Evlerde yarık ve çatılarda saklanır ve genellikle geceleri dolaşır. Bitki artıkları, ölü hayvan ve böceklerin parçaları ile beslenirler. Seri hareket ederler.uyku halinde iken insanların burun,ağız ve kulak deliklerine girme ihtimalleri vardır.Görüldüğü mekanda ilaçlama yapılması gerekir.
Ağaç kurdu eski tahta eşyada, pencere, kapı, parke ve mobilyanın ağaç aksamlarında yerleşir ve dehlizler açarak ilerler. Bu arada kemirdikleri ağacın tozları dışarı dökülür. Bazen geceleri sessizlikte, delik açarken sesi duyulabilir. Mobilya böceği büyük toplu iğne başı büyüklüğünde, kahverengidir. Özellikle mobilyaların kumaş ve içindeki dolgu maddeleri (kamış, saman, ot vs.) arasında yuvalanırlar. Kumaşı deler, yıpratır, ölenleri mobilyanın altına dökülür.
Mobilya ve tahta içine nufuz edecek şekilde özel formülasyonlarla ilaçlamakla kontrol altına alınabilirler. Çoğu kez ilaçlamayı ikinci defa yapmak gereklidir.Yüzeysel komple ilaçlama yapmanın yanısıra,Mobilya ve ahşaplarda açtıkları deliklere sırınga'ya ilaç doldurularak dikkatle uygulama yapılmalıdır.
Boy: 2.5 – 3.5 cm. Çekirgeler genellikle dış alanlarda yaşar ve ürerler. İç alanlara yiyecek, nem ve sığınma amaçlı girerler. Yetişkinleri kuvvetli ışık tarafından çekilir ve uçabilme özellikleriyle, özellikle yaz aylarında camlardan girebilirler. Çatlak ve deliklerden de bina içlerine girerler. Giysilere, özellikle kirli olanlarına beslenme amaçlı zarar verdikleri bilinmektedir. Deve çekirgeleri iç alanlarda genellikle kiler, bodrum gibi yerlerde yaşarlar. Daha cok Ekili arazilerde yiyecek bulmak amacı ile bulunurlar.Koliniler halinde uçarak dolaşırlar.Çekirgelerin doğal yaşam alanları çayır ve ağaçlık alanlardır. Bina yakınlarında, uzun otlar ve sarmaşık türü yoğun bitkilerin arasında, kereste yığınları, taş ve döküntülerin altlarında yaşarlar. Çekirgelerle mücadelenin en iyi yolu bina çevresindeki muhtemel yaşam alanlarının yok edilmesi ve haşereleri cezbeden ampullerin dış alan aydınlatmasında mümkün olduğunca kullanılmamasıdır.
Boy: 1,30 cm Balarıları on yılı aşkın süre yaşayan koloniler kuran sosyal bir arı türüdür. Bu arılar çiçekli bitkilerden polen ve nektar alıp, bunları kullanarak kış boyunca kolonilerini besleyecek balı üretirler. Arıları binalardan uzaklaştırmayı zorlaştıran etken, peteklerinin bulundukları oyuklukları tamamen doldurmasıdır. Doğal ortamda ağaç kovukları, mağaralar, kayalıklardaki yarıklarda yuva yaparlar. Ara sıra tavan aralarında, duvar boşluklarında ve baca içlerinde de yuvalarına rastlanır. Arı yuvalarına belirli bir mesafeden fazla yaklaşmamak gerekir. Gerekli eğitime ve koruyucu ekipmana sahip olmayan kişilerin kalabalık bir yuvayı dağıtmaya çalışması çok risklidir. Bir yuva dağıtıldığında ise, geride kalan bal ve peteklerin tamamen temizlenmemesi halinde ise, bunlar çürüyecek, kötü koku ve lekeye sebep olacak, bu durum diğer böcekleri çekecektir.
|
![]() |